WEBMASTER
|
EGLENCE
|
DERSLER
|
MUZIK
|
|
|
O'nu aradık...
Simsiyah kalemimle yazdığım kapkara düşüncelerim...
Ruhumun derinliklerinin anahtarını gizleyen kara bulutlu gökyüzünü seyrederken artık bu hayatta bir partnerinin olmadığına
karar veren karamsar ve isyankar genci oynuyorum bu akşam...
Belki dışarı çıkıp kalabalığa karışabilirim,birini bulur,iki bira çekerim...belki de tanımadığım bir kalabalığın
ellerine düşer aptal insancıkların boş kafalarındaki anlamsız fikirleri dinleyerek sonsuz yalnızlığımı azaltmaya,dindirmeye
çalışırım...
Belki de benim kaderim bu diye düşünüyor insan bazen,belki de artık onu aramaktan vazgeçmeli...ve kabullenmeli kalabalığın
ortasındaki yalnızlığı...
Ya da onlar gibi populist,yalaka,aşağılık bir yaratık haline gelip nefsimden değil de kişiliğimden taviz vermeliyim.
Belki de artık olduğum gibi görünmekten vazgeçip görülmek istendiğim gibi olmalıyım...yahut kendimi dışarı kapatıp onu
kendi içimde bulmalıyım önce...hayatı boşlayarak bile olsa...
Ama ne fayda!Artık anladım ki;öyle biri yok...olmadı...hiç varolmayacak...ya varsa diye umutla beklediğim gençlik yıllarım
giderek tükenmekte ve yanında umutlarımı da g*türmekteyken,içimden bir ses artık bulduğunla yetin demeye başladı.
"Diğerleri gibi hergün başka birini bulursun...bir gün şöylesiyle bir gün böylesiyle birlikte olursun,artık kafana takma...
gençliğini yaşa...doya doya...kana kana" dedi içimin nasıl kanadığına aldırış etmeden o ses...o ses anlamıyordu beni,ne beni
ne de başkasını aslında.Ben o birgünden sonra bırakılacak tek kullanımlık diş macunu kılıklı insancıkların da insan olduğunu
bildiğimden bunu onlara yapmazdım,yapamazdım...yapsam zaten onlardan bir farkım kalmazdı...
Gök gürültüsü sesi kulağımı tırmalarken,şu an siyah bulutlardan akmaya başlayan damlalar sanki yıllardır kimseye göstermeden
içime akıttığım gözyaşlarımdı...daha da bir hüzün kapladı dört bir yanımı...dolu dolu yaşamaya çalışan boş insanların dışarıdan gelen
seslerinin yerini yağmur ve rüzgarın sesiyle ağaç dallarının hışırtısı alınca biraz huzur duymaya başladım nihayet...ama aynı
zamanda daha da bir yalnızlık hissettim...önce kendini zeki sanan aptallarla çevrili dünyamı düşündüm,sonra da önümdeki boş saman
kağıdı...onların beyinleri de samandan doluydu sanırım...
Boş kağıt mı daha yararlıydı yoksa dolusu mu?Farketmezdi ne o kağıdın yapıldığı ağaç seçmişti boş bir kağıt olmayı ne de
boş kağıt seçmişti doldurulmayı ve dolduranları...
En iyisi bir bira alıp hüzünlü ve ağlayan gökyüzüne eşlik edeyim dedim...yağmur altında yürüyüp kafamı boşaltayım.Derken
aklıma geldi birden;boş kafa mı daha iyiydi dolusu mu?cevap?....hiçbiri tabi.Ikisinin de lüzumu yoktu,biri anlamsız şeyler
yumağıydı...öbüründe ise o bile yoktu...hepsi boştu,herşey boştu,o zaman yaşamın anlamı neydi?
Bu şaçmalıklar diyarına gelmeyi ben seçmemiş,istememiştim...peki ne olmalı yaşamalı mı,ölmeli mi yoksa?Ölüm en acısız en kestirme
yol değil miydi?Ama hayır dedim intihar edebilecek kadar "korkak" değildim.Sonrasını bilmediğim bir şeydi ölüm.Saçmaydı,
belki de yaşamaktan bile daha saçmaydı...Aslında yaşamaktan sıkılmıştım ama amacım ölmek de değildi...belirsizlik...
Keşke dünyaya hiç gelmeseydim...keşke yaşadığım şeyler hiç yaşanmasaydı...Keşke bunların hiçbiri olmasaydı...
Yağmur diniyordu,karnımdan sesler gelmeye başladı,acıkmıştım sanırım,evet...yaşamak için yemek yemek zorundaydım,bu da benim için
ayrı bir zulümdü.istemediğin bir şeyi sırf yapmaktan başka seçeneğin olmadığı için yapmanın yanında bir de bunun için başka şeylere
bağımlı olmak katlanamadığım bir düşünceydi...ama hayat bundan ibaretti...
Kafamdaki dumanın dağılmasını bekledim biraz.Bir süre sonra yine tanımadığım insan sesleri kuşların ve yağmurun seslerini bastırıp
tabiatla arama kalın hain bir perde gibi girdi...Bir süre sonra yüzler göründü...Yabancı olmayan yüzler...Hiçbiri sevmiyordu beni
ve hepsi korkuyordu benden çünkü; ben farklıydım...cesurdum...kendimle barışık değildim kendimle düşmandım...doğruyu bulmak için
kendimle savaşırdım hep...bu yüzden kendi ayaklarım üstünde durabiliyordum çocuk yaştan beri...ve kendim olabiliyordum hiç korkmadan...
insan sesleri...kafamın içindeki sesler...
Herkes konuşur ama kimse kimseyi dinlemezken kaçtım oradan...Herkesten,herşeyden...
Sonunda yine yalnızdım.Yalnız yürüyordum yine...Eğer birgün onu bulursam yine de yalnız yürüyeceğim çünkü biz onunla aynı kişi olacağız...
Sonsuz yalnızlığın içinde beraber boğulacağız...
yazılarım anasayfaya dönmek için tıklayın
|
|
|
|