kitapciamca.tr.gg.tr.gg / cunobag2.tr.gg / cunobag3.tr.gg /



     destek olun
     yardim sayfasi
     Ana Sayfa
     Ziyaretçi defteri
     hakkimda
     WEBMASTER
     kod editoru
     Tasarimlar
     il tasarimlari
     Arka planlar
     Butonlar
     html kodlari
     javascript
     Site ekle
     Link ekle
     gifler
     EGLENCE
     yazılarım
     hayat dersi
     sirli olaylar
     resimler
     hikaye
     siirler
     ilginc resimler
     İz Birakanlar
     devrimciler
     öyküler
     komedi
     gerekli linkler
     ....
     DERSLER
     edebiyat
     ingilizce
     fen bilgisi
     matematik
     fizik
     kimya
     biyoloji
     sosyal
     tarih
     turkce
     cografya
     psikoloji
     görsel sanatlar
     teknoloji ve tasarim
     MUZIK
     müzik nedir
     muzik dinle
     heavy metal nedir
     heavy metal
     .
     site haritasi



- müzik nedir


     Müzik en genel tanımı ile sesin biçim ve devinim kazanmış hâlidir. Biçim ve devinim içeren bir ses oluşumunun müzik olarak kabul görmesi için dinleyende duygulara yönelik etkileşim yapması da beklenmektedir. Tarihsel dönem, bölge, kültür ve kişisel beğenilere bağımlı olarak ele aldığında müzik teriminin tanımı önemli farklılık gösterebilmektedir. Özellikle 20. yüzyıl çağdaş Batı müziğinde ortaya çıkan çok farklı müzik akımları, ortak bir tanımı büyük ölçüde zorlaştırmaktadır. Bunun ötesinde, gittikçe daha fazla insanın erişme olanağı bulduğu farklı kültürlere ait yerel müzikler de bu tanımlama zorluğunu arttırmaktadır.

Tüm bu sebeplerden dolayı, müziğin tek bir tanımla açıklanması yerine farklı açılardan (sosyolojik, psikolojik, akustik, politik vb.) yapılan birden fazla tanımla açıklanması yaygınlık kazanmıştır. Bir sosyoloğun müziğe olan yaklaşımıyla, bir akustik fizikçinin yaklaşımı arasında gerek tanım, gerek metodolojik olarak büyük farklılık vardır. Tüm bu yaklaşımlar müzikologlar ve müzik teorisyenleri tarafından araştırılır ve değerlendirilir.

 

Özellikler

Temel olarak dört ana unsurdan oluşur: Diklik, yoğunluk, süre ve tını.

Diklik, bir sesin ne kadar 'tiz' ya da 'pes' olduğunu ifade eder. Örneğin her nota ismi (Do, re, mi) farklı bir dikliğe sahiptir. Aynı nota isimleri de hangi oktavda bulunduklarına bağlı olarak farklı diklikleri hangi edebilirler. Akustik olarak birimi frekanstır.

Yoğunluk, bir sesin gürlüğünü ifade eder. Müzikte nüans olarak da kullanılır (forte, piano, fortessimo vb). Akustik olarak birimi desibeldir.

Süre, bir sesin ne kadar sürdüğünü ifade eder. Müzikte ikinin katları biçiminde ifade edilir (birlik, ikilik, dörtlük, sekizlik) ancak nota değerlerinin yanlarına konan noktalar sürenin kendi değerinin yarısı kadar daha uzamasını sağlar.

Tını, bir sesin rengini ifade eder. Örneğin aynı oktavda aynı notayı aynı yoğunlukta ve aynı uzunlukta çalan bir kemanla bir flüt arasındaki fark tını farkıdır. Dört özellik içinde en karmaşık olan özellik budur. Akustik olarak tını, sesin doğuşkan (harmonik) yapısına bağlı olarak değişir.

Müzik konusunda en büyük sıkıntı, müziğin bilimsel yönleriyle yeteri kadar tanıtılamamasıdır. İnsanların günlük hayatta bile sürekli iç içe oldukları bu olguya bilimsel yaklaşmak faydalı olabilir.

Müziğin tanımıyla ilgili şu görüşler vardır :

Kelimelerle anlatılamayan duygu ve düşüncelerin seslerle anlatılması sanatıdır. Müzik; duygu, düşünce, izlenim ve tasarımları ve başka gerçeklerin de katkısıyla belli durum, olgu ve olayları, belli bir amaç ve yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre birleştirerek, biçimlendirilmiş seslerle işleyerek anlatan estetik bir bütündür. Herkesin anlaya bildiği ve anlayabileceği yegane dildir.

Eski Yunan Felsefesinde müziğin etkisi yoğun olarak görülür. Nitekim;

Musiki-musika-muzika-müzik kelimeleri Yunanca kökenlidir.

Yunan alfabesinde m-o-u-s-a harfleriyle yazılan ve musa diye okunan peri anlamındaki kelimenin sonuna gelen –ike veya –ika takısı, o kelimeye konuşulan dil anlamını kazandırır; Elenika (Yunanca), Turkika (Türkçe), İtalika (İtalyanca) örneklerinde olduğu gibi...

Musa’ya eklenen –ike takısı, peri kelimesine de perilerin konuştuğu dil anlamını verir.( ta musiké )

Mûsikiye daha sonraları toplumumuzda İslâmi terimle meleklerin dili denilmiştir.(Elest bezmi’nin avazesi)

Bu durum, müziğe eski çağlardan itibaren batıda da doğuda da tanrısal özellikler atfedildiğini gösterir.

Müzik; hem bir sanat hem de bir bilimdir. Duygusal olarak algılanışının yanı sıra akıl ile de kavranabilir. Bu özelliği ile bireyin ve toplumun duyuş ve biliş açısından durumunu belirlediği gibi, gelişim ve değişimini de sağlayan organik bir yapıdır. Sesin en güzel şekli müzik ile dile gelir. Resim, renklerin birleşmesinden; şiir, kelimelerin kaynaşmasından nasıl oluşuyorsa; müzik de seslerin, duygu, düşünce ve heyecanımızı anlatmak üzere belli bir estetik anlayışına göre seçilip işlenmesinden oluşmaktadır.

 

Bilimsel Müziğin Eğitime Etkisi

Bireylerin eğitimsel sürecinde de müzik önemli yer tutmakta, duyuşsal ve bilişsel yönden geliştirmektedir. Doğumdan itibaren insanlar duyuş yeteneği kazanmakta, çevrede var olan sesleri belleğine yerleştirmektedir. Müzik, özellikle ilköğretim döneminde çocuklara bilimsel olarak kazandırılmalı ve duygu dünyalarına düzenli olarak yerleştirilmelidir. Gelişme; organizmanın büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli olarak ilerleme kaydeden değişmesidir. Gelişme, ürün olarak ele alındığında gelişim bu ürünün süreç yönü ile tanımlanabilir. Gelişim, organizmanın var olmasından başlayarak bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal yönden belli koşulları olan ve en son aşamasına ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden değişimidir. Gelişme, olgunlaşma ve öğrenme etkileşimlerinin bir ürünüdür. Gelişim ise süreçtir. Olgunlaşma ve öğrenme olmadan gelişim sağlanamaz.

İnsanların olgunlaşmasında müzik önemli yer tutmaktadır. Çocukların, okul yaşantısıyla da desteklenen müziksel yaşantıları kendilerini müziksel işitme, müziksel söyleme, müziksel çalma ve müziksel beğeni davranışlarıyla boyutlandırmaktadır.

Müzik hayatın içerisinde var olan ve dinamik bir yapı gibi sürekli gelişen bir olgudur. Bizler, çocuklarımızı Müzik ile erken yaşlarda tanıştırmalı ve mümkün olduğunca Müziğin insan yaşamanın ayrılmaz bir parçası olduğunu unutmamalıyız.

 

Teknolojinin müziğe etkileri

 

Müzik Kayıt Sistemleri

Son yıllarda müzik kaydı için oluşturulan stüdyolarda büyük değişimler yaşandı. İlk müzik kayıt aleti, olan Phonoautograph, 1857 yılında Leon Scott tarafından bulundu. Alexander Graham Bell, 1874'te Phonautograph ile çıkageldi. Bu makine insan kulağının sesleri duyma yönteminin taklit edilmesiyle yapılmıştı. 1887'nin sonuna doğru, Edison Phonograph'ı icad etti. 1886'daysa Phonograph'ı geliştirerek Graphophone'u ortaya çıkardı. 1924'te, insanlar mekanik kayıt araçları yerine Western Electric Company'nin yeni teknolojisini kullanarak yeni kayıt cihazları yaptılar. Bunlar, sesi daha gür ve cızırtısız kaydedebiliyorlardı. Bugünlerde kullanılan manyetik kayıt, 1990'de Valdemar Pousen tarafından ortaya çıkarıldı. Telgraphone da bu yeni sistemin ilk çocuğuydu. 1930'ların sonuna doğru, çok uzun kayıtlar yapabilen ve çoğu koşulda çalışabilen Magnetophone, kayıtddfd aletleri piyasasını ele geçirdi. Bu icadlar, kaydedilen müziğin niteliğini ve niceliğini daha iyi kılıyordu.

 

Ses Depolama Ortamları

İlk ortaya çıkan ses depoları, anolog depolama aygıtlarıydı. İlk başta Fonograf olarak ortaya çıkmışlar ve sonra manyetik kullanılarak üretilmişlerdir. Sonra ortaya dijital depolar çıkmıştır. Dijital depolama aygıtları da iki şekilde çalışıyordu: Optik ve manyetik. Bu yeni ses depoları, sadece boy küçülterek kullanım kolaylığı sağlamamış, aynı zamanda müziğin paylaşımına yardımcı olmuştur.

Digital sistem genel bakışta iyi gözükebilir ama asıl olan analog sistemdir müzik sonuçta bir iletim sistemine ihtiyaç duyar,ne dir bu plak,kaset,cd vb...kayıt edilen müzik enstrumanları en doğal biçimde duyurmak esastır.digital teknoloji kullanılan makinalara göre değişiklik sağlar ama analog teknoloji buna izin vermez daha istikrarlıdır.





2008 © Copyright by cunobag® Tüm Haklar saklıdır

cunobag.tr.gg