kitapciamca.tr.gg.tr.gg / cunobag2.tr.gg / cunobag3.tr.gg /



     destek olun
     yardim sayfasi
     Ana Sayfa
     Ziyaretçi defteri
     hakkimda
     WEBMASTER
     kod editoru
     Tasarimlar
     il tasarimlari
     Arka planlar
     Butonlar
     html kodlari
     javascript
     Site ekle
     Link ekle
     gifler
     EGLENCE
     yazılarım
     hayat dersi
     sirli olaylar
     resimler
     hikaye
     siirler
     ilginc resimler
     İz Birakanlar
     devrimciler
     öyküler
     komedi
     gerekli linkler
     ....
     DERSLER
     edebiyat
     ingilizce
     fen bilgisi
     matematik
     fizik
     kimya
     biyoloji
     sosyal
     tarih
     turkce
     cografya
     psikoloji
     görsel sanatlar
     teknoloji ve tasarim
     MUZIK
     müzik nedir
     muzik dinle
     heavy metal nedir
     heavy metal
     .
     site haritasi



- CAN YÜCEL


 

Can Yücel (1926 - 12 Ağustos 1999), dünyaca tanınan modern Türk şairdir. Kullandığı kaba ama samimi dil ile Türk şiirinde farklı bir tarz yaratmıştır.

Hayatı

Can Yücel, 1926'da İstanbul'da doğdu.Hasan Ali Yücel’in oğludur.

Ankara ve Cambridge üniversitelerinde Latince ve Yunanca okudu. Çeşitli elçiliklerde çevirmenlik, Londra’da BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yaptı.

Askerliğini Kore’de yaptı. 1958’de Türkiye’ye döndükten sonra bir süre Bodrum’da turist rehberi olarak çalıştı. Ardından bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını İstanbul’da sürdürdü. 1956 yılında Güler Yücel ile evlendi. Bu evlilikten iki kızı (Güzel ve Su) ve bir oğlu (Hasan) oldu.

Son yıllarında Datça’ya yerleşti ve her hafta Leman, her ay Öküz dergilerinde yazıları ve şiirleri yayımlandı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`e hakaretten yargılanan Yücel, 18 Nisan seçimlerinde ÖDP`nin İzmir 1. sıra milletvekili adayı oldu. 12 Ağustos 1999 gecesi ölen şair, çok sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'ya gömüldü.

Can Yücel'in Datça'daki evinin bahçesinde, üzerinde imzasının bulunduğu taş.
Can Yücel'in Datça'daki evinin bahçesinde, üzerinde imzasının bulunduğu taş.

Yazarlığı

Can Yücel, 1945-1965 yılları arasında `Yenilikler`, `Beraber`, `Seçilmiş Hikayeler`, `Dost`, `Sosyal Adalet`, `Şiir Sanatı`, `Dönem`,`Ant`, `İmece` ve `Papirüs` adlı dergilerde yazdı. Daha sonraları `Yeni Dergi`, ‘Birikim`, `Sanat Emeği`, `Yazko Edebiyat` ve `Yeni Düşün` dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleri ile tanınan Yücel, 1965`ten sonra siyasal konularda da ürün verdi. 12 Mart 1971 döneminde Che Guevara ve Mao'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapse mahkum oldu. 1974’de çıkarılan genel afla dışarı çıktı. Dışarı çıkışının ardından hapiste yazdığı Bir Siyasinin Şiirleri adlı kitabını yayımladı. 12 Eylül 1980 sonrasında müstehcen olduğu iddiasıyla "Rengahenk" adlı kitabı toplatıldı.

1962'de İngiltere'deyken, 1709 yılından kalma, Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı bulması geniş yankı uyandırdı.

Şiirlerinde argo ve müstehcen sözlere çok sık yer veren, bu nedenle zaman zaman dikkatleri üzerine çekip koğuşturmaya uğrayan Yücel, ilk şiirlerini 1950 yılında `Yazma` adlı kitapta toplamıştır.

Can Yücel, taşlama ve toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve buluşları ile dikkati çekti. Can Yücel'in ilham kaynakları ve şiirlerinin konuları; doğa, insanlar, olaylar, kavramlar, heyecanlar, duyumlar ve duygulardır. Şiirlerinin çoğunda sevdiği insanlar vardır. 'Maaile' şairin kitaplarından birine koyduğu bir ad. Can Yücel için ailesi çok önemlidir: eşi, çocukları torunları, babası.. Bu insanlarla olan sevgi dolu yaşamı şiirlerine yansımıştır. 'Küçük Kızım Su'ya', 'Güzel'e', 'Yeni Hasan'a Yolluk', 'Hayatta Ben En çok Babamı Sevdim' bu sevgi şiirlerinden bazılarıdır.

Can Yücel ayrıca Lorca, Shakespeare, Brecht gibi ünlü yazarların oyunlarından çeviriler yaptı. Shakespeare çevirileri (Hamlet, Fırtına, Bir Yaz Gecesi Rüyası) aslına tam olarak bağlı kalmasa da son derece başarılıdır. Shakespeare'in ünlü 'to be or not to be' sözünü 'bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin' şeklinde türkçeleştirmiştir. 1959'da ilk baskısı yayımlanan 'Her Boydan' adlı kitabında dünya şairlerinin şiirlerini serbest ama çok başarılı bir biçimde Türkçe'ye çevirmiştir.

Eserleri

  • Yazma (1950)
  • Her Boydan (1959, Çeviri Şiirler)
  • Sevgi Duvarı (1973)
  • Bir Siyasinin Şiirleri (1974)
  • Ölüm ve Oğlum (1976)
  • Şiir Alayı (1981, ilk dört şiir kitabı)
  • Rengâhenk (1982)
  • Gökyokuş (1984)
  • Beşibiyerde (1985, ilk beş şiir kitabı)
  • Canfeda (1985)
  • Çok Bi Çocuk (1988)
  • Kısa Devre (1990)
  • Kuzgunun Yavrusu (1990)
  • Gece Vardiyası (1991)
  • Güle Güle-Seslerin Sessizliği (1993)
  • Gezintiler (1994)
  • Maaile (1995)
  • Seke Seke (1997)
  • Alavara (1999)
  • Mekânım Datça Olsun (1999)

Çevirileri

 

BİR CAN YÜCEL HADİSESİ:

 

 Yazilarinda "got" kelimesini acik acik kullandigi icin
Mahkemeye verilen Can Yucel, mahkemedeki sozlu savunmasini
"NE diyeyim hakim bey."
'Bizim koyde gote got derler' diye bitirir, ancak oncesinde bir de
Fikra anlatir mahkemede.

Bir koyde atesli bir hasta vardir, kasabaya doktora getirir hastayi
Koyluler. Koca devletin koca doktoruna. Doktor hastaya fitil verir ve
Koye dondukleri gibi hastaya fitili anusten vermelerini soyler
Koylulere. Koyluler tabi 'tamam dohtor bey' diyip koye giderler.
Koydeki herkese sorarlar, en bilgelere bile, ama kimse anus ne demektir bilemez.
Bu nedenle bir turlu ilaci da veremezler hastaya. Hastanin durumu da gitgide kotulesmektedir. Bunun uzerine koylu,Doktora, koca devletin koca doktoruna telefon etmeye karar verir ama kimse buna yanasmaz.
Ne curet di mi doktoru arayacak bi koylu. Neyse durumun vahameti uzerine muhtar aramayi Kabul eder.
Butun koylu toplanir santrale, muhtar arar, "biz ne yapacagimizi
Bilemedik dohtor bey" falan der iste.Karsidan doktor bisiler soyler.
Muhtar doner arkasina:
"makattan verin dedi dohtor" der.
Yine tum koye sorarlar, komsu koylere birilerini yollayip
Sordururlar felan, ama makat ne bilen yoktur yine. Hasta ise
Gitti gidecek,atesler icinde kivraniyor baya.
Ihtiyar meclisi toplanir. Son care, doktorun birkez daha aranmasina
Karar verilir. Yine kimse aramak istemez doktoru.
Nihayetinde yine biri
Kandirilir, telefonun basina gecer, ama bi yandan soylenmektedir:
"cok kizacak dohtor cok!!!" diye.
Sonunda telefonu acar, durumu anlatir, doktor bisiler soyler yine.
Telefondaki koylu, yuzu allak bullak, arkasini doner:
 

"cok kizacak demistim; gotune sokun dedi"





2008 © Copyright by cunobag® Tüm Haklar saklıdır

cunobag.tr.gg