KIBRIS SORUNU
Kıbrıs Adının Kaynağı
Türkçe'de Kıbrıs, Arapça'da "Kubrus" (Kubruş), Batı dillerinde "Cyprus", "Cypre", "Chypre", "Gipros" ve "Cypren" olarak adlandırılan ada; Mısır ve Hitit kaynaklarında müştereken Alaşya (Alasya) şeklinde geçerken, Mısır kaynaklarında, ayrıca "Asi" kelimesiyle de ifade edilmektedir. Asurlular'da "Yatnana" veya "Ya", İbraniler'de "Kittim" denilen Kıbrıs; "Kypros" olarak ilk defa Homeros'ta zikredilmektedir. Adının, Ana Tanrıça Kibele'ye bu adada verilen isim olan Kipris'ten geldiği de rivayet edilmektedir. Adanın adının; adada bolca bulunan kına çiçeğinin İbranice karşılığı olan "Kopher", yine adada bolca çıkan bakırın Latince karşılığı olan "Cuprum" veya Batı dillerine "Copper" ve "Kopher" olarak geçen bakırın Akadca aslı ve nihayet Latince'de servi anlamına gelen "Cypress" kelimesinden geldiği şeklinde rivayetler de mevcuttur.
Kıbrıs, tarihte bunlardan başka daha bir çok isimlerle anılmıştır. Havasının güzelliğine göre "Aeria", bakır madenlerine göre "Eroza", tanrıçalara nispetle "Afrodisia" ve "Amatosia", önemli şehirlerinin deniz seviyesinde oluşundan dolayı "Koloni", dağlık oluşu nedeniyle "Keraşitsi", halkının bahtiyarlığına izafeten "Makarya", işgal eden milletlerin adlarına göre "Mionis", "Esfekia" ve adayı ilk işgal eden Yasef'in oğlunun adına izafeten "Kittim" veya "Chetim", M.Ö. 600 yılında bugünkü Lefke yakınlarında bulunan Depa (Soli) şehrinin Kralı olan Philocyprus'un adına izafeten "Cyprus" ve bir şehir adı olarak da "Pafos" denilmiştir.
Coğrafi Konum
Sicilya ve Sardunya'dan sonra Akdeniz'in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs; Toroslar'ın çevrelediği Çukurova bölgesi ile Amanoslar'ın kuşattığı bugünkü Hatay bölgesi arasında bir ada olması dolayısıyla bu kara parçaları ile bir bütünlük arz eder. Aynı zamanda Hatay ile Anadolu kıyılarının teşkil ettiği İskenderun Körfezi'ne hakim bir noktada bulunduğundan bu toprakları kontrol eder durumdadır.
Kıbrıs'ın yüzölçümü 9.251 km2 olup, Türkiye sahillerinden 70, Suriye'den 100, Mısır'dan 370, Rodos'tan 400 ve Yunanistan sahillerinden 800 km. uzaklıkta bulunmaktadır. Girintili çıkıntılı bir özelliğe sahip olan 782 km. uzunluğundaki sahilleriyle kendine has bir şekle sahip olan Kıbrıs, 35° kuzey paraleli ve 35° doğu meridyeni üzerinde yer alır. Ada; kuzeyinde Kormakiti Yarımadası'ndan başlayarak Karpas Yarımadası'na doğru uzanan ve en yüksek zirveleri 1.000 metreyi nadiren aşan Girne-Karpas Dağları, güneyinde Trodos Dağları ve bunların arasında 100 km. uzunluğunda, 10-15 km. genişliğinde bir alçak sahadan meydana gelir. Adanın doğuda ve batıda uç noktalarını teşkil eden Andreas ve Drepena burunları arası 227 km. ve güney ve kuzey istikametindeki uç noktalar olan Gata ve Kormakiti burunları arası ise 97 km.'dir.
Kıbrıs yapı ve yeryüzü şekilleri itibariyle Anadolu'nun güneyindeki Toros sistemi içinde mütâlaa edilir. Hatay'daki dağ ve ovalar 130 km. güneybatıda, Kıbrıs'ta deniz seviyesi üzerine çıkarak aynı vasıflarla devam etmektedir. Derinliği birkaç yüz metrelik bir denizaltı platformu ile Anadolu'ya bağlı olan adanın temeli, batıda ve güneyde 2.000 metreden daha derin denizaltı çukurları tarafından çevrilmiştir.
Yeryüzü şekilleri ve yapısı hakkında verilen kısa bilgiler Kıbrıs Adası'nın, Anadolu Yarımadası'na akraba, hatta onun küçük bir örneği olduğunu göstermektedir. İklim bakımından da aynı paralelliği görmek mümkündür. Akdeniz Bölgesi'ne has iklim kuşağında olup yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağışlı geçer. Bitki örtüsü bakımından da Toroslarla benzerlik arz etmektedir.
İlkçağın başlangıcında Kıbrıs'ın, yalnız dağlarının değil ovalarının da kesif ormanlarla kaplı olduğu, fakat bakır ve gümüş madenlerinin işletilmesi, gemi inşaatı ve Mısır gibi ormanları olmayan ülkelere yapılan odun ihracatı yüzünden ormanlarının büyük tahribata uğradığı bilinmektedir
Sorunun Kökeni
1397 yılında Balkan Yarımadası'nın fethini tamamlayan Yıldırım Beyazıt, Bizanslıların elinde bulunan Yunan Yarımadası'ndaki Selanik, Teselya, Atina ve Mora'yı Osmanlı hegemonyası altına almıştı.
Osmanlılar 1402 Ankara Savaşı'nda Timurlenk'e yenilince, bunu fırsat bilen Bizans İmparatoru Emanuel, bu toprakların yeniden Bizans derebeyleri hakimiyetine girmesini sağladı.
1430'da Selanik, 1431'de Yanya, 1446'da Korent kalesi ve Patras, İkinci Murad tarafın fethedilince, Yunanistan ikinci kez Türk hakimiyetine girdi. Ancak yönetimi yine Bizans prenslerine bırakıldı. Bizans, 1453'de Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethiyle birlikte yıkılınca, Bizans İmparatorluğunu bir Helen İmparatorluğu olarak kabul eden Yunanlılar, büyük bir travma yaşadılar.
Fatih Sultan Mehmet, Mora Yarımadasındaki eski Bizans prenslerinin kendi aralarındaki çekişmelere son vermek için 1458'de ordusuyla yeniden Mora'ya girdi ve yarımadayı üçe böldü. Buna göre; Patras, Korent ve Mora'nın kuzeyi Osmanlıların doğrudan idaresinde kalacak, diğer bölgeler de iki Bizanslı kardeş tarafından yönetilecekti.
Bizans prenslerinin 1459'da yeniden ayaklanmaları üzerine 1460'da tekrar Mora üzerine yürüyen Fatih, bütün yarımadayı işgal ederek doğrudan Osmanlı yönetimine bağladı.
Böylece Yunanistan'ın son ve kalıcı fethi Fatih Sultan Mehmet tarafından gerçekleştirilmiş oldu. 1461'de ise Trabzon Grek Devleti'ni (Pontus Rum Devleti) ortadan kaldırdı. Buna göre Yunanistan, Yıldırım Beyazıt'ın 1397'deki fethinden, Yunan bağımsızlığına kadar geçen 433 yıl süresince Türk egemenliğinde kalmıştır.
Fatih Sultan Mehmet 1453'de Bizans'ı tarihten sildiği zaman bugünkü Yunanistan sınırları içinde sadece 60 bin Yunanlı yaşamaktaydı. Bunun da çoğu, Roma, Latin, Venedik, Frenk, Haçlılar ve Cenevizlilerin çiğneyip geçtikleri köleler halinde, çoğu çobanlıkla geçinen zavallı insanlardı.
Ahmet Refik'in Charles Seignobos'tan çevirdiği "Medeniyet Tarihi" (1328) adlı eserinin 441. sayfasında şöyle deniliyor: "Ortaçağ'da büsbütün yok olan Grek Ulusu, Osmanlıların egemenliği altında yeniden ortaya çıkmıştı. Grekler, Yunanistan'da bulunan Slavlarla Arnavutları da yavaş yavaş Grekleştirdiler. Bunun üzerine Grekçe konuşan bir ulus meydana gelmişti."
Gerçekten de Fatih Sultan Mehmet, Yunan Yarımadası'ndaki tüm diğer işgalcileri kovarak, Türk idaresindeki 433 yıl içinde engin hoş görüsüyle bir Yunan ulusunun doğmasına, kültür ve ekonomilerinin gelişmesine imkan yaratmıştır.
Kendilerini dünya edebiyatı, kültürü, sanatı ve bilimin öncüleri sayan Yunanlıların 433 yıl Türk egemenliğinde kalmış olmaları Bizans'ın Türkler tarafından yıkılması ve hala "Konstantinopolis" diye adlandırdıkları İstanbul'un Türklerin elinde olması onların psikolojilerinde olumsuz bir şekillenmeye neden olmuştur.
Başta Ruslar olmak üzere, İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı imparatorluğuna karşı sürdürdükleri yayılma stratejilerinde, Yunanlıların bu tarihi-psikolojik saplantılarını iyi değerlendirmişler ve yayılmacı Yunan ideolojisi Megalo İdea'yı şekillendirerek onları Türkler üzerine saldırtmışlardır.
Yunanistan, küçük bir yarımada devleti olarak büyümesinin, Osmanlı İmparatorluğu'ndan, (daha sonra ise Türkiye'den) toprak almakla mümkün olacağını düşünmüştür. Rusya'nın Boğazlar'dan sıcak denizlere inme, İngilizler ve Fransızların Akdeniz ve Balkanlarda egemenlik kurma hesapları ile çakışınca, stratejik emellerini gerçekleştirmede söz konusu üç devletin her zaman desteğini görmüştür.
Bunlar içinde özellikle Rusya'nın rolü dikkate değerdir.
Rus çariçesi 2. Katerina'nın girişimiyle Avusturya-Macaristan İmparatoru 2. Jasef'le 1789'da yapılan ve "Grek Projesi" adı ile tanınan anlaşmaya göre "Osmanlılar Avrupa'dan çıkarılacak, Katerina, torunu Konstantin için İstanbul'u Ortodoksluğa geri verecek ve orada bir Grek İmparatorluğu kurulacaktı." Katerina, Kırım'ın Kerson bölgesinde yapılan bu anlaşmada 2. Josef'i "İstanbul Yolu" yazlı zafer takları altından geçirmişti.
Rusya'nın asıl amacı, uydu Grek devleti aracılığıyla İstanbul Boğazlarına sahip çıkarak Akdeniz'e inmek ve aynı zamanda bir Akdeniz devleti olmaktı. Rusya sadece bununla kalmamış, Rus ordusunda subay olan Yunan kökenli askerleri kullanarak 1769'da 1. Mora ayaklanmasını, 1787 Türk-Rus Savaşı sırasında 2. Mora ayaklanmasını ve 1821'de Bağımsızlık ayaklanmasını organize etmiştir.
Yunanistan'ın Osmanlı İmparatorluğu aleyhine yayılma stratejisi, Kurtuluş Savaşı'ndan ve daha sonra 2. Dünya Savaşından sonra Türkiye'yi kuşatma stratejisi olarak gelişmiştir. Bu nedenlerdir ki, 12 adalar, Girit ve Rodos, bin bir entrika ile Yunan egemenliğine sokulmuş ve Türkiye, bir yay gibi Ege Denizi'nden kuşatılmıştır. AYRICA BU DÖNEMDE HRİSTİYANLAR ÇOĞUNLUKTAYDI.
Kuşatmanın Akdeniz'den tamamlanması için Kıbrıs'ın da Yunan egemenliğine girmesi ve yayın Güneyinin de tamamlanması gerekmekteydi. Kıbrıs'ta "Yunan Sorunu"nun temel deneni budur. Yunanistan, yayılma stratejisini, "Megalo İdea" adını verdiği milli hedef üzerine oturtmuştur.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethederek patrikliği yeniden kurması ile birlikte Megalo İdea fikri doğmuş ve 2. Katerina'nın "Grek Projesi" ile yürürlüğe girmiştir. Zaman içinde Ortodoks kilisesi, Yunanlı yazarlar, şairler ve Rusya tarafından beslenen bu fikir, 1791'de bir harita şeklinde düzenlenmiştir.
Rigas Ferreros adlı milliyetçi bir Yunanlı şair tarafından 1791'de Bükreş'te hazırlanan ilk Megalo İdea Haritası, 1796 yılında Viyana'da basılmış ve daha sonra Yunan yayılmacılığının temel belgesi haline gelmiştir. (Rigas Yunanistan'ın milli şairidir.)
Megalo İdea'nın öngördüğü temel fikir, Bizans İmparatorluğu ile Pontus Rum devletinin yeniden ihyası, hatta bir Mekadon olmasına karşın ısrarla Yunanlı saydıkları Büyük İskender'in fethettiği tüm yerleri yeniden fethederek Büyük Helen İmparatorluğunun kurulmasıdır. Bu büyük imparatorluğun başkenti de ısrarla "Konstantinopolis" diye adlandırdıkları İstanbul olacaktı.
Megalo İdea haritası içinde yer alan bölgelerin Yunanistan'a katılması, daha sonraları kurulan bütün gizli yer altı örgütlerinin hedefi olmuştur.
Örneğin, 1814 yılında Rus Çarı 1. Aleksandır'ın yaveri olan Aleksandır İpsilantis tarafından kurulan Filiki Eterya adlı örgütün programında şu hedeflerin elde edilmesi öngörülmektedir.
1. Yunan Ulusuna bağımsız bir ülke sağlamak
2. Batı ve Doğu Trakya ile Selanik'in Yunanistan'a İlhakı
3. Ege adalarının İlhakı
4. Girit ve Rodos Adasının İlhakı
5. Kuzey Epir'in İlhakı (Güney Arnavutluk)
6. Batı Anadolu'nun İlhakı
7. Kıbrıs'ın İlhakı
8. Pontus Rum devletinin kurulması (Karadeniz Bölgesinde)
9. İstanbul'un ele geçirilmesi ve Grek-Bizans İmparatorluğunun kurulması.
Megali İdea çerçevesinde hazırlanan bu program doğrultusunda 25 Mart 1821 Yunan İsyanı başlatılmış ve Yunanistan, 1830 yılında bağımsız bir devlet haline gelmiştir. Yunanistan'ın, daha sonra yukarıda belirtilen bölgelerin "ilhakı" için uyguladığı Strateji "ENOSİS" sloganı çerçevesinde sürdürülmüştür.
Yunan isyanını hazırlayan Filiki Eterya 6 yıl içinde, yani 1820'ye gelindiğinde, 17 bini İstanbul'da olmak üzere Balkanlar, Avrupa, Türkiye, Suriye, Mısır e Kıbrıs'ta 400 bine yakın üye yazmıştı. Yunan bağımsızlığının kazanıldığı 1830'da 1 milyondan az nüfusu ve 50 bin km kara civarında toprağı olan Yunanistan, Megalo İdea çerçevesindeki yayılmacı politikası sayesinde yüz yıldan az zamanda bugünkü toprakları işgal ederek kat kat büyümüştür. Yunan Başbakanı Kolettis, 15 Ocak 1840'da Meclis'te yaptığı konuşmada "Hedefimiz, Türkleri Avrupa'dan söküp atmaktır" diyerek bu amacı ortaya koymuştur.
Bugün Yunanistan, Kıbrıs'ta, "Kuzey Epir" diye adlandırdıkları Güney Arnavutluk'ta, Makedonya'da, hatta Doğu Bulgaristan'da yayılmacı faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir.
Yunanistan'ın toprak ve nüfus olarak yayılmacısını yıllar itibarı ile gösteren tablo şöyledir: 24 Haziran 1830 Londra Protokolü Eğriboz-Kuzey Sporat, Kiklat adaları ve Mora'da bağımsız Yunanistan kuruldu. 47,516 km2 13 Ağustos 1914 Londra B. Elçiler KonferansıGökçeada-Bozcaada-Menteşe Adaları-Rodos ve Meis dışında işgal ettiği Yunanistan'a verildi. 108,311 Km2 (%227,94)
8 Haziran 1865 İstanbul Anlaşmasıİngiltere ile Yunanistan arasında yapılan antlaşma gereği yedi ada Yunanistan'a terkedildi. 50,211 km2 (%5,67) 27 Kasım 1919 Neully Antlaşması Batı Trakya'yı Bulgaristan'dan aldı. 129,880 km2 (%273,33)
2 Temmuz 1881 İstanbul AntlaşmasıTeselya ile Epir ve Narda'nın bir kısmı Yunanistan'a verildi. 67,270 km2 (%41,57) Yunanistan İstilası (1922)Yunanistan Batıdan aldığı destek ile Anadolu'yu istila hareketine girişmiştir. Ancak Türk ordusundan aldı acı dersle Anadolu'yu terk etmek durumunda kalmıştır. 24,213 km2 (%524,48)
30 Mayıs 1913 Londra AntlaşmasıSelanik-G. Makedonya'nın bir kısmı ve Girit Yunanistan'a verildi. 97,237 km2 (204,64) 10 Şubat 1947 Paris Antlaşması Menteşe adaları ile Rodos ve Meis Adası Yunanistan'a verildi. 251,895 km2 (%530,12)
10 Ağustos 1913 Bükreş Antlaşması Bu Antlaşma ile Epir'in bütün Drama-Kavala ile birlikte güney Makedonya'nın büyük kısmı Yunanistan'a verildi. 102,730 km2 (%216,20) 1963-1974 Olayları Kıbrıs adasını ele geçirmek ve Enosis'i gerçekleştirmek için Türk toplumuna çeşitli baskılar ve tecavüzler yapılmıştır. Sampson darbesi son adım olmuştur. 261,415 km2 (%550,16)
Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasından sonra Megalo İdea'nın Resmen ve açıkça bir milli strateji olarak dile getirilmesi 1844 yılında olmuştur. 1844 yılı Ocak ayında Yunan Meclisinde konuşan Yanni Koletti adlı milletvekili şu ifadeleri kullanmıştır:
"Yunan krallığı Yunanistan değildir. Sadece Yunanistan'ın en küçük ve en fakir bir parçasıdır. Yunanlı, sadece krallık ülkesi halkı değildir. İyonya, Selanik, Serez, Edirne, İstanbul, ya da Trabzon ve Girit, Sisam adası ve Yunan tarihine ve Yunan ırkına bağlanan tüm bölge ve yörelerde yaşayan halklardır. Elenizmin iki büyük başkenti vardır. Atina, krallığın başkentidir. İstanbul ise büyük başkent, tüm Yunanlıların ümit ve hayallerinin kentidir." Nitekim, 1864'de yapılan Yunan Anayasasında Kral 1. Yorgi'ye "Helenlerin Kralı" adı verilmişti. 18 Ekim 1910'da iktidara gelen Yunan Başbakanı Venizelos ise "Büyük Yunanistan Programı" adını verdiği stratejisinde şu hususları öngörmüştür:
1. Ege Denizi Yunan denizi olacak
2. İki kıtaya uzanan (Avrupa-Asya) ve beş denize açılan Yunanistan kurulacak
3. Bizans-Grek İmparatorluğu yeniden yaratılacak.
Bu çerçevede 1830-1913 döneminde ancak 63 bin km kare olan Yunan toprakları Balan Savaşları sonunda 1913 Bükreş antlaşması ile tam bir kat büyüyerek 120,000 kilometrekareye çıktı. Balkanlarda en büyük Türk kendi olan Selanik'i ele geçirdi. 2 milyonluk nüfusu 4,5 milyona çıktı. Halbuki Balkan Savaşlarından önce Balkanlarda 5 milyon Türk yaşamaktaydı. Venizelos, Bükreş antlaşmasından sonra, o zamanki İçişleri Bakanı Emanuel Repulis'e "Şimdi artık gözlerimizi doğuya çevirme zamanı geldi" derken, hedefi Ege, Anadolu ve Kıbrıs'tı.
Venizelos, Kral Konstantin'e yazdığı 30 Ocak 1915 tarihli mektubunda "Yunanistan'ın Küçük Asya'da istediği toprakların125,000 km kare'yi geçtiğini, yani Balkan Savaşı ile bir kat büyümüş olan Yunanistan'a eşit olduğunu" bildiriyordu. Böylece Büyük Yunanistan 250.000 kilometrekareyi geçecekti.
Venizelos 1 Mart 1915'de krala yazdığı bir başka mektupta ise, şöyle diyordu:
"İngiltere, Doğu Akdeniz'deki çıkarları, bizim çıkarlarımızla mükemmelen bağdaşabilecek bir devlettir. S1913 Ocak ayında Londra'da Maliye Bakanı Lloyd George, Deniz Bakanı Winston Churchill ve bendeleri arasında geçen görüşmeleri de bilen majesteleri için bu koşullar altında İngiltere tarafından Kıbrıs'ın Yunanistan'a terk edileceğini kabul etmek için hiç de aşırı bir iyimserlik olmayacaktır"
Venizelos, 30 Aralık 1918'de, Paris'te toplanan Barış konferansında verdiği toprak isteklerinde ise şu bölgeleri talep ediyordu:
- Kuzey Epir (Güney Arnavutluk)
- Trakya-İstanbul ve çevresi
- Batı Anadolu
- Rodos ve Onikiada
- Pontus ve
- Kıbrıs
Venizelos, 3 Şubat 1919'daki On'lar Konseyi Toplantısı'nda, Kıbrıs'la ilgili olarak yaptığı konuşmada da şöyle diyordu:
"Kıbrıs adası konusunda niçin kesin bir istemde bulunmadığımız akla gelebilir. Bunu yapmayışımızın çeşitli nedenleri vardır. En önemlisi elli yıl önce İyonya Adaları'nı vermek suretiyle Yunan krallığının büyümesine yardım eden ilk devlet niteliğini kazanan ve savaş sırasında Kıbrıs'ı Kral Konstantin'e önermiş olan İngiltere'nin, sonunda Kıbrıs'ı da Yunanistan'a verecek kadar lütufkar davranacağına inanmakta oluşumuzdur. Kısacası,
Lütfen "kıbrıs sorunu 2" ye geçiniz...