1. 1789de meydana gelen, yeniçağı bitiren yakın çağı açan siyasal olay. Özgürlük, eşitlik gibi fikirlerin ortaya çıkmasıyla dolaylı yoldan Osmanlının yıkılmasına ve birinci dünya savaşı'nın çıkmasına neden olmuştur.
2. ingilterenin dokumacılık ve madencilik alanında makineleşmesinin ardından avrupada oluşan fakirleşmenin sonucunda olmuştur. Kendilerine göre ana düşüncesi olmayan dünya için, kurgudan yoksun felsefi kurgular yaratmış ansiklopedi bilginlerinin sayesinde başladığı büyük bir saçmalıktır. Özgürlük ve eşitlik dolaylı yoldan gelmiştir, ana düşünce fakirliği engellemektir. Dönemin İngiliz emperyalizmine ve kapitalizmine karşı bir savunma mekanizmasıdır denilebilir.
Ortaya çıkardığı milliyetçilik akımlarıyla Osmanlı dâhil imparatorlukların parçalanmaya başlamasına sebep olan ihtilal. Jean jacques rousseaunun ‘dur.
4. Alman düşünür hezel’e * göre tarihin sonunu getiren olaylar silsilesidir. Hezel’in bu iddiası kabaca şöyledir;
fransız ihtilali ile ortaya atılan kavramlar "liberte - egalite - fraternite ( özgürlük - eşitlik - kardeşlik)" insanoğlunun açlığını çektiği kavramlardır dolayısıyla da diyalektiğin iki kutbunu da bunlar ya da bunların alt kolları oluşturacaktır. Sonuç olarak tarihin sonu bu konuların evrimi ile gelecektir her şekilde ki bu yol sonsuz bile olsa.
5. Yüzüncü yılının şerefine mühendis gustave Eiffel tarafından Eiffel kulesi inşa edilen devrim
6. Özgürlük, eşitlik ve demokrasi gibi ilkelerin kıta avrupasında ilerleyişine ön ayak olmuş ihtilal.
Sınıflandırmadan dolayı oluşmuş bir huzursuzluk var idi. bir de buna eklenen düzeysiz vergi yükümlülüğü eklenince iş biraz daha karışmıştı. İhtilal öncesi halk 3 ana sınıftan oluşuyordu. Bu sınıflar asiller, rahipler ve halk idi. bu üç grubun birbirinden sahip oldukları, ya da olmadıkları haklar ve sorumlulukları bakımından ayırmak oldukça kolaydı.
Asiller en şahane klasman idi. kendileri bir gram vergi vermiyorlar idi. rahipler ile beraber Fransa topraklarının 2/3'ü elleride bulunduran bu toplum segmenti, topraklarında köylüleri çalıştırarak gelirlerin büyük bir kısmını kendileri alıyorlardı. Üstüne üstlük bir de vergi vermeyince para onların köpeği oluyordu. Yüksek memuriyetler ve ordudaki yüksek rütbeler onlara aitti. Resmen krallar gibi hayatları vardır.
Diğer bir imtiyazlı grup ise rahipler; asiller gibi kilisenin elindeki topraklardan yararlanıyordu ve 5 yılda bir baya az bir miktar vergi ödüyorlardı. Bazıları ödemiyordu bile. Öyle işte göstermelik bir olaydı. Fakat alt kesim rahipler bazı imtiyazlara sahip değildi, yani ruhban sınıfı içinde de aslında hiyerarşi vardı, tam olarak eşit bir hak, hukuk ayrıcalığı yoktu kesimlerde. dediğimiz gibi alt kesim rahipleri fazla takan yoktu.bir nevi isyanlara ön ayak olan ve halkla birleşen kısım da bunlar olmuştur.
son olarak ahali.her tür işle uğraşmakta olan halk temel olarak toprak ile uğraşıyordu.büyük burjuvazi ve küçük burjuvazi diye temel bir ayrım bulunuyordu.kısacası Fransızlar resmen kavga çıksın diye klaslara ayrılmış idi.neticede her tür haktan mahrum bırakıla bu grup, üretim sorumluluğunu ve vergi yükünü omuzlayarak fransayı Fransa yapan, bütçeyi canlı tutan kesim olmuştu..
ekonomik durum.
1763 yılında imzalanan Paris antlaşması ile son bulan yedi yıl savaşları fransayı ekonomik açıdan önemli etkilemişti.Fransa her tür konuda hem Avrupa’daki üstünlüğünü İngiltere’ye kaptırmakla kalmamış, aynı zamanda kanada ve Hindistan’daki sömürge kolonilerini de kayberek tabir-i caiz ise ayvayı yemişti (Amerika ile de savaşmışlar)
her ne kadar zararın neresinde dönersek kar mantığı ile davranıp, yakın komşuları ile ittifak olup, ingiltereden öç almaya çalışsa da, bunu başaramayacaktır ve ülkenin daha da kaos’a gitmesine engel olunamayacaktır.
arka plandan, 1776 yılları sularında, Amerika’ya silahsal destekte bulunaraktan gizlice amerikan-İngiliz savaşında amerikanların yanında bulunmuş, kaybettiği toprakları geri almak istemiş idi..her ne kadar amerikanın savaşları kazansa da, Fransa istediğini başaramamış, zaten pek içaçıcı olmayan hazinesini daha da ayaklar altına almış idi..
tüm bunların yanı sıra, fransızların ihtilale sürükleyen diğer bir önemli neden ise 18yy.’da sanayi alanındaki gelişmelerin fransa’yı da etkilemiş olması idi..zenginleşen halk burjuvazisi, yönetimde söz sahibi ve haklarda imtiyaz istiyorlardı..haklılardı da..ama istediklerini elde edemediler..bu da ayrıca sinir bir durum teşkil ediyordu büyük burjuvazi adına..
İhtilal’in çıkışı.
1783 yılı itibari ile iyice iflas bayrağını çekmiş fransız ekonomisi ve boşalan hazine (savaşlar ve yanlış stratejilerin bedeli) halkın üzerinden tekrar geri kazanılmaya çalışılıyordu.yüksek vergi oranları ve iç borçlanma teamül edilmez boyutlara ulaşmıştı..18. yy fransası siyasal liberalizmin öncülüğünü yapan pek çok filozof ve aydının yayınınları ile de zenginleşmişti..bu yayınlar, montesque, jean-jacques rousseau, diderot, voltaire gibi isimlerin eserleri idi..genel anlamda sosyal, siyasal ve dini müesseseleri, mutlakiyetçi monarşinin prestijini yıkacak biçimde hazırlanmış, siyasal eşitliliği, özgürlüğü, haklı bir sistemi, özgürlüğü ve aydınlığı temel fikir edinen eserler idi..bunlardan da resmen gazı alan halk iyice homurdanmaktaydı..
maliye bakanı en sonunda asillerin de vergi vermesi gerektiğini düşünmüştü..doğal olarak asiller bu fikri desteklemediler ve kabul etmediler..fransız büyük meclisi 5 mayıs 1789 tarihinde olağan olağanüstü bir şekilde toplanarak mali konularda bir çözüm yolu bulmaya çalıştı..
çözüm üretmekten çok sorun yaratan bu meclis, tansiyonun iyice artmasına neden olmuştu..iş giderek bir hükümet darbesine ardından da meşruti fransız yolunda atılmış büyük bir adıma dönüşüyordu..çözüm getirecek yeni bir anayasa hazırlıkları başlanmıştı..kralın müdahaleci otoritesine kısıtlama getirecek bu yasalar kralın gözünü korkutmuş olacak ki, 16.Louis fransanın başkenti paris’e asker getirmeye başlamış idi..iyice galyana gelen halk, 14 temmuz gibi bir gazeteci-muhabirin yaptığı halk konuşması ile iyice coşmuş ve bastille hapishanesini ateşe vermişler idi..taşrada ise halk asillerin şatolarına karşı harekete başlamış idi bile..
10. ihtilalin hemen ardından..
kurucu meclis 4-5 ağustos gecesi asillerin tüm ayrıcalıklarını ellerinden almaya ve feodalite sistemine bir son vermeye karar vermişti..nihayet 28 ağustos 1789 yılında insan ve vatandaş hakları demeci kabul edildi ve genel prensipleri ile özgürlük, eşitlik ve adalet konularına değilinildi..köklü değişimleri beraberinde getirecek konular bunlardı..10 nisan 1790 tarihinde ise kilise anayasısı kabul gördü ve kilisenin (rahiplerin) mallarına devlet tarafından el konuldu..
fransız anayasası ise 17 eylül 1791 tarihinde ise artık başka birseceneği kalmamış boynu bükük kral tarafından kabul edildi ve onay gördü..yeni kuramlar ile donatılmış bu dünyanın kaderine değiştirecek ve çağ değiştiren kanunlar, kral artık fransa kralı değil, fransız kralı ünvanını vermişti.
Fransız İhtilali ve Osm. Devletine Etkileri
Fransız ihtilâli, bir bakıma 18. yüzyılın başlarından itibaren Avrupa'da gelişen aydınlanma hareketinin (düşünce sisteminde aklı ön plana çıkarma) bir sonucudur. 17. yüzyılın sonlarına kadar adeta devletin hakimi durumunda bulunan kilise tarafından dondurulmuş devlet ve evren anlayışı karşısında aydınlanma çağının önemli isimleri arasında yer alan Montesqieu (1689–1755), Volta ire (1694-1778) Jean-Jacques Rousseau (1712-1755), Dide rot (1713-1784) gibi aydınlar tarafından akıl, her konunun çözümünü sağlayacak bir anahtar olarak ortaya atılınca, toplum hayatının birçok alanında reform en görüşlerin gelişmesine yol açtı. Aydınlar arasında akılcılığın hızla yayılması, toplumu dar kalıplı, kilise tarafından sınırlandırılmış düşünce biçimlerinden belli bir süreç içinde çıkarmayı başardı. Toplum, aydınların öncülüğünde kiliseyi ve devleti sorgulamaya başladı. Hürriyet fikri dalga dalga yayıldı. Bu duruma Fransa'nın içinde bulunduğu iktisadî bunalım da eklenince Kral XVI. Louis bunalıma bir çare bulabilmek ümidi ile istemeye istemeye 1614 yılından beri toplanmayan Etats Generaux'u (Soylular, papazlar ve halk temsilcilerinden meydana gelen ve hükümet tarafından belirlenen zamanlarda toplanan ancak herhangi bir yasama ve yürütme yetkisi olmayan meclis) toplantıya çağırmak zorunda kaldı. Ancak bu meclisin çalışmalarından bir sonuç çıkmadı.
Bunun üzerine 17 Haziran 1789 tarihinde halk temsilcileri, kendilerinin toplumun %96'ını temsil ettiklerini söyleyerek, kendilerinden meydana gelen meclisi “Millî Meclis” olarak ilan ettiler. 20 Haziran günkü toplantıda da bir anayasa yapılıncaya kadar dağılmamaya and içtiler.
Mill" Meclis'in Fransa krallığı için bir anayasa yapmak üzere harekete geçmesi, yüzyıllardan beri süre gelen monarşi yönetimini değiştirmeyi hedef alan bir hareketti. Bu bakımdan krala ve kiliseye karşı gelmekti. İşte bu girişimle ihtilâl başlamış oluyordu. 14 Temmuz'da halk, Paris'te yönetime el koyarak Derebeylik sisteminin kaldırıldığını ilan etti. 28 Ağustos 1789'da ise "İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi" yayınlandı. Bu bildirinin ana hatları şunlardır:
Madde 1- İnsanlar, hakları bakımından hür ve eşit doğarlar ve öyle kalırlar...
Madde 2- Bu haklar, hürriyet, mülkiyet, güvenlik ve zulme karşı koymadır...
Madde 3- Her türlü egemenlik esas olarak milletindir...
Madde 6- Kanun umumi iradenin ifadesidir...
Madde 10- Kamu düzenini ihlal etmedikçe hiç kimse siyasal ve dinsel kanaatlerinden ötürü kınanamaz.
Madde 11- Her vatandaş hür bir şekilde konuşabilir, yazabilir ve yayında bulunabilir.
Sonuç olarak Fransız İhtilâli, görünüşte sosyo-ekonomik ve hiyerarşik sebeplerle başlamakla beraber, kısa zamanda 18. yüzyılın başlarından itibaren gelişen aydınlanma hareketinin beraberinde getirdiği hürriyet, eşitlik, millî irade, özgürlük, laiklik, cumhuriyet gibi fikir akımlarının etkisi altına girdi. İhtilâl ile birlikte hızla gelişen bu ve diğer düşünce akımları ihtilâl orduları tarafından Avrupa'ya yayıldı. Daha önce Avrupa'da kurulmuş olan güçler dengesi özellikle Napolyon savaşları ve hegemonyası ile tamamen bozuldu. Ancak bu durum diğer devletlerin tepkisine ve karşı hareketlere girişmelerine yol açtı. Bunun sonucunda Avrupa devletleri, Napolyon'un yenilgiye uğratılmasından sonra 1814–1815 tarihleri arasında Viyana'da, Fransız İhtilâli ve Napolyon savaşları ile bozulan Avrupa'daki güçler dengesini yeniden kurmak için bir kongre topladılar.
Fransız ihtilâli, milletlerarası siyasi hayata ise; milletlerin hakları, milletlerin kendi geleceklerine kendilerinin hakim olması, milletlerin eşitliği, plebisit, doğal sınırlar, tarafsızlar hukuku gibi sonraki yıllarda önce Avrupa'nın sonra da dünyanın sosyal, siyasî ve ekonomik hayatının şekillenmesinde önemli roller oynayacak prensipleri getirdi.
Böylece 1789 Fransız ihtilâli, ortaya koymuş olduğu düşünce akımları, siyasî, sosyal, ekonomik, askeri alanlarda getirdikleri ve bunların etkileri ile günümüze kadar dünya ölçüsünde büyük değişikliklerin ve gelişmelerin meydana gelmesine yol açmıştır.
Fransız İhtilali ve Osmanlı Devleti Etkileri
Osmanlı İmparatorluğu 1789'da Fransız İhtilâli başladığında, diğer Avrupa devletlerinde olduğu gibi, gelişmelere Fransa'nın bir iç meselesi olarak yaklaştı. Bir İslam devleti olması, Avrupa ölçülerine göre ayrıcalığa ve eşitsizliğe dayanan siyasî ve sosyal bir yapıya sahip olmamasından bir endişe de duymadı. Üstelik Fransa'nın, Osmanlı Devleti ile ortak hududu da yoktu. Endişe duyulmamasında Osmanlı Devleti'nin Avrupa'da daimi elçiliklerinin bulunmamasından dolayı gelişmelerle ilgili bilgilerin dolaylı yollardan öğreniliyor olmasının da rolü vardı. Bu yüzden Osmanlı yöneticilerinin, ihtilâlin gelişmesinden sonra dahi, ihtilâlin getirdiklerini tam olarak anlayabilmiş oldukları söylenemez.
Bununla birlikte Osmanlı Devleti, Fransa ile mutad dostluk ilişkilerini devam ettirdi. Hatta o tarihe kadar Osmanlı Devleti'nin Fransa'da daimi elçisi yokken ilk defa olarak Mora'lı Esseyyid Ali Efendi 1797 yılında Paris'e elçi olarak gönderildi. Fakat Temmuz 1798'de Mısır'ın Fransa tarafından işgali iki devletin arasının açılmasına ve Osmanlı Devleti'nin Mısır meselesinden dolayı önce Rusya ile daha sonra da İngiltere ile ittifak yapmasına yol açtı. Bu ittifaktan sonra Napolyon Ağustos 1799'da kuvvetlerini Mısır'da bırakarak Fransa'ya dönmek zorunda kaldı. Fransa'nın Mısır'da bıraktığı kuvvetler, o sırada Mısır'a çıkmış olan Osmanlı kuvvetleri tarafından Mart-Nisan 1801 tarihinde yenilgiye uğratıldı. Bunun üzerine Fransa Mısır'daki kuvvetlerini tamamen geri çekmeye karar verdi. Sonuçta iki devlet arasında 25 Haziran 1802'de Paris'te barış antlaşması imzalandı. Buna göre Fransa Mısır'ı Osmanlı Devleti'ne iade ediyordu
Fransız Devriminin Etkileri ve Sonuçları
Fransız Devrimi, ulusal bilinçlenmenin ve yönetim karşıtı tepkilerin nasıl ortaya konabileceğinin en başarılı ve kanlı örneklerinden biridir. Bu yönüyle, kendinden sonraki devrimlere de esin kaynağı olmuştur ve hâlâ olmaktadır.
Fransız Devrimi, Yeni Çağı bitiren, Yakın Çağı başlatan olay olarak kabul edilir. Çünkü bu devrim sonucunda tüm dünyada milliyetçilik kavramı önem kazanmaya başladı. Ezilen halklar haklarını aramayı öğrendiler. Halklar, yönetimden korkmamaları gerektiğini, yönetimlerin güçlerini halklarından aldığını fark ettiler.
Fransa'da monarşik rejimin yıkılıp, yerine cumhuriyetin kurulmasına neden oldu. Halk, yönetim üzerindeki gücünü fark etti. Roma Katolik Kilisesini de ciddi reformlar yapmak zorunda bıraktı. Milliyetçik akımının yayılması, gücünü emperyalist rejimden alan imparatorlukların aleyhine oldu; imparatorluk çatısı altındaki farklı milletlere mensup halklar ayaklanmaya başladılar. Bu durum, imparatorlukları bölmeye çalışan kesimlerin de işine geldi, isyan eden halkları provoke ettiler. Bunun sonucunda da imparatorluklar zayıflamaya ve parçalanmaya başladılar.
Fransız devrimi, sonuçları ve ideolojisiyle, Yakın Çağ dünya savaşlarına -I. DünyaSavaşı ve II. Dünya Savaşı- yön verdi ve bugünün dünyasının oluşmasında da son derece etkili oldu.
Fransız İhtilalinin nedenleri
Siyasal ve Sosyal Nedenler
Fransa, 16. yüzyıldan beri, katı bir mutlakiyetle yönetiliyordu. Monarşi kadim aristokrasi ve yeni yeni palazlanan burjuvazi arasında bir denge unsuru oluşturmak üzere yüceltilmiş olsa da, Rönesans'tan bu yana ardından eski gücünü toparlayamayan monarşi, vergilerin toplanması konusunda da İngiliz aristokrasisinden farklı bir yöntem izledi. Vergileri düşük gelirli halktan toplamakta ısrar etti ve bu durum orta sınıf ve emekçi sınıfta özellikle 18. yüzyılda katıldığı savaşlar ve devletin gereksiz harcamalarıydı. Bu nedenle vergiler ağırlaştırılmış, halk geçim sıkıntısı çekmeye başlamıştır. Maliyeyi düzeltmek amacıyla alınan tedbirler sonuç vermeyince Fransa Kralı 16. Louis, Fransa'nın bir çeşit milli meclisi olan Etats-Genaraux 'yu toplantıya çağırarak gerekli tedbirlerin alınmasını istedi (1789).
Güçlenen burjuvaziye feodal ekonominin kalıpları dar gelmeye başlamıştı. Bu doğaldır. Çünkü feodal ekonomi içine kapalı bir yapı sergiler. Oysa burjuvazi kendini tam da dışa açık bir yapıda var etmiş; ticaret ve sömürgeler yardımıyla güçlenerek gelişmişti. Üstelik aristokrasinin sırtını yasladığı kilisenin ekonomiye vurduğu köstek de gözardı edilemezdi. Dolayısıyla burjuvazinin rönesansla başlayan gelişmesi artık aristokrasiyi ve feodal ekonomiyi dört bir yandan baskılar hale gelmişti.